Reklam

HÜSEYİN DOĞAN -1966

 

HÜSEYİN  DOĞAN - (1966 Mezunu)

Arkadaşımız ile ilgili anılarımızı ve yorumlarımızı paylaşacağız.

Emekli ve ----- ikamet ediyor.

tlf. no:

e-posta:

 

 

HÜSEYİN  DOĞAN    hakkında eklemek istediğiniz bilgileri aşağıdaki yorum formu ile gönderebilirsiniz. Bu durumda uygun görülen detaylar sayfaya eklenecektir. Yorumlarınız her halukarda sizin isminiz ile gözükecektir. Sivas Öğretmen Okulundan mezun olan ve olmayan, Bir yıl dahi bu taş mektepte okumuş olsa bile tüm arkadaşlarımız mezunlar listesine eklenecektir. Listede bulunmayanları bize iletişim sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

 

Yorumlar  

 
0 #1 Ali İhsan Asıhan 06-12-2010 13:07
Sevgili Hüseyin, sevgili 740,

Nasılsın, nerelerdesin? ... Bak, bu sitede yavaş yavaş buluşuyoruz. hadi sen de gel...

...

Mezuniyetten 34 yıl sonra, bundan 10 yıl kadar önce, Kayseri'de Nil Caddesinde buluşmuştuk...

...

"Uygun fiyata patates var!" diye, seni aşağıya adeta zorla indirmişti Yavuz Coşkun...

Aşağı inip, "hani len patates?" diye sorduğunda gözlerin, patatesi-patatesçiyi ararken, gözgöze geldik. 34-35-36 yıl öncesinde buluştu gözlerimiz... Günahsız, samimi, sıcacık, önyargısız, derin, cıvıl-cıvıl gençlik yıllarımıza gittik bir anda. Sivas İlköğretmen Okuluna, Kabakyazısı'na... Okulumuza gittik hızla...

...

"Ulen Hınzır, her zaman bu haltı yaparsın, (her zaman, aynı b... yersin) sen!" diye Yavuz Coşkun'u söve saya kovaladın... O da kaçtı kafir...

...

Sarıldık birbirimize... Kucaklaştık... Hal-hatır sorup hasret giderdik... Kısa zamanda devirdik yılları... Uzun-uzun bakıştık... Dalıp gittik. Kabakyazı'na, Reşat Şemsettin Sirer, Kızıırmak okullarına, 'Uygulamalara', Hanlı'ya, Kayadibi'ne gittik... Trenden inip, Şehre doğru, İstasyon Caddesi boyunca ilerledik... Bir menzile gider gibi... Sevdaya gider gibi...

...

Solda Sivas Lisesi, biraz ileride sağda, 'Halil Rifat Paşa Konağı'nı,' solda Devlet Hastanesi geçtik.



Soğuk bir Sivas Kışı gecesinde çatır çatır yanan, taş duvarlı Sanat Enstitüsünün kızıl alevleriyle, yüreğimiz de yandı çatır-çatır. Birşey yapamamanın aczi içinde kanağladık... Derin üzüntülerle, sol gögsümüzün altı acılar içinde, Sol yanımıza baka baka, sağdaki Cezaevi'nin farkına bile varamadan, solda Ali Taburu'nu geçip sağa döndük. Taş mektebimiz olanca görkemi ile karşıladı bizi. ANAKUCAĞI gibi, sarıp sarmaladı ikimizi de...



" Üzülmenin faydası yok Yavrularım, İkiz Kardeşim, Taş Mektep, Sanat Okulu yandı diye üzülmenin faydası yok. Artık yetiştiniz, İnşallah daha iyisini, daha yenisini yaparsınız," dese de, dudakları titriyordu. Sesi hüzünlü. O da derin üzüntü içinde idi besbelli...

...

Oralara, gençlik yıllarımızın bizim ellerine, Güzel okulumuza gittik bir anda ikimiz de.

...

ve sonra bana derinden bakıp,

"Yahu, Ali İhsan, aradan kaç yıl geçerse geçsin GÖZLER HİÇ DEĞİŞMİYOR..." dedin...

...

Doğru söze ne denir?...

...

"Sükut ikrardan gelir..."

...

Senin çocukluk arkadaşın, sizin köylü, Sevgili arkadaşım Ahmet Aktaş ile de, zaman zaman seni, yaban ellerde taaa 'Alamanya'da' andığımız oldu... Bir ilmek daha attık dostluğumuza. Kim bilir, belki kulakların da çınlamıştır.

Sevgili Hüseyin seni, yıllara rağmen, 'değişmeyen gözlerin' özlemi ve hasreti ile, günahsız gençlik yıllarımızın samimi-içten coşkusu ile kucaklıyor, selamlarımı iletiyor, sevgiyle, hasretle, özlemle öpüyorum.



Dikili, 06.12.2010,



Ali İhsan Asıhan



emmoğlu46
Alıntı
 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile