Reklam

KAYIP PALTO

           Veli Yalçın(Meslek Dersleri Öğ.)   Ortaokul dönemi bitmiş ,elimizdeki yetenek sınavı  kitaplarından  hazırlanarak parasız Yatılı Okul  sınavlarına  hazırlanmaya  başlamıştım.İlçemizde henüz  Lise yoktu. Okuyanlar parmakla gösterilirdi. Ben  de  okuyanlar  kervanına  katılmayı çok  istiyordum.Ağbeyim  benden bir yıl  önce Liseye   paralı  yatılı  olarak  gitmişti. O dönemlerde  Kongre  Lisesi  Sayılı okullardandı.Ağbeyim Kongre Lisessinde  okuyordu. Bana  da  çok  şeyler öğretmişti.Lisede  Redoks  denklemlerini nasıl  çözdüklerini öğrenmiş  ve  bana da öğretmişti. 103  elementi    değerlikleriyle  ezbere  biliyor  su  gibi redoks denklemlerini çözüyordum.  

             Sınavları  kazanmak  hiç zor olmamıştı. Parasız  yatılı kaç  okul varsa  sınavlarına  girmiştim.  Girmiştim girmesine ,ama gel  bakalım babam (rahmetli) ikimizi  de  okutabilecek  güçte miydi?

            Yaz dönemi  sonlarına doğruydu .  Birer  birer  sınav  sonuçları gelmeye başladı. Sanat  Okulu Kimya  bölümü, Sağlık  Koleji , Tapu Kadastro  Meslek  Lisesi ,ve  başka okullar .. sınavları  kazanmıştım amaI   SEVİNEMEDİM.  Babbam esnaftı  , dükkanda  tek  başına yardım  olmadan işi  yürütemezdi . göndermem   çalış , hiçbir yere  gidemezsin  diyordu. Kısacası ekonomik güç  te yeterli  olmayacaktı anlaşılan . Artık  okula  gitmekten  ümidi kesip ,canla başla çalışmaya koyulmuştum ki bir hafta  ancak  geçmişti Babam  dükkandan  içeri girdi ve " afferin oğlum sana dedi  bak  öğretmen okulunu kazanmışsın seni  göndereceğim" dediğinde sanki  havada  uçuyordum .Babamın   beni  okula  göndereceği   inanılır  gibi  değildi .  Çok  sevinmiştim.Sivas  öğretmen  Okuluna  gidecek,  okuyacak ve  öğretmen  olacaktım. Neyse  hazırlıklar yapıldı, günü  geldi, gittikve Yeryüzünün en  güzel  okulu  canımız okulumuz  SİVAS ÖĞRETMEN  OKULU bizi  bağrına  bastı .

                Okula başlamıştık . Derslere çok  ciddi  çalışmalıydım .Başarılı  olmaya kendimi mahkum hissediyordum. Daha  15 yaşındaydım. Gurbet yolu  gözükmüştü. Derslere çok  sıkı  çalışmaya başladım. Öyle   arkadaşlara  takılıp, gezmeyi  tozmayı  hiç aklaımdan dahi  geçirmiyordum. İyi  not  almak  başarmak  sınıfı  geçmek ve  aileme  layık  olduğumu ispat etmek  düşüncesindeydim. Öğretmen  olacaktım. Türkiyede Kaç kişi  bu  şansı  yakalamıştı ki. Üstelik bir de  babam  okumama  muhalefet ederken  "  sınıfta  kalırsan birdaha okul  yüzü  göremezsin"  baskısıyla biz  kendimizi  derse  verdik.  Öyle  ki arkadaşlar  Filozof  lakabı bile takmışlar. Ben  tek  hedefe  kilitlenmişim, çalışmak öğrenmek  iyi not  alıp sınıfı geçmek..

             Günler Haftaları,haftalar ayları kovalarken  yavaş  yavaş  Sivasın soğukları kendini göstermeye başlamıştı. Soğuğa  sormuşlar nerelesin diye    , o  da  Erzurumluyum  emme Sivasta  durirrim 'demiş. Soğuklar başlayınca birgün sınıf başkanımız  sınıfa  bir  haber getirdi . Biryere ayrılmayın   terziye gideceğiz   guruplar  halinde . herkese  palto  dikilecek . Sevinmiştim. Ogüne  kadar palto  nedir  bilmezdik  ki. Devletin  sıcaklığını sırtımızda hissetmeye başlamıştık. Bizi  düşünüyordu. Üşümeyelim, hasta olmayalım diye sırtımızı  kumaşla saracaktık. Düşünmesi bile hoştu. Gün geldi  paltolarımız dikildi  ve  dağıtıldı.  Çok mutlu olmuştum üşümeden açık  havada  okulun bahçesinde karda buzda kitap okuyabilecektim

                Akşam Yemek  vakti  gelmiş ve  tüm öğrenciler  Yemekhanenin yolun tutmuştu , Yemeklerimizi yedik yemekhaneden  çıktıktan  sonra biraz  okulun bahçesinde gezindim ve  üşüdüğüm  için  paltomu aldım    biraz sonra da  kantine gidip Hasan  Abinin  kepenek  suyundan  demlediği  , bardağı  25  kuruşluk çaydan içtikten sonra  , doğru  etüd yaptığımız sınıfın  yolunu tuttum, Paltomu özenle  sıranın içine yerleştirip   , henüz öğrenciler   etüd  yaptığımız  sınıfa  gelmediklerinden  başka sınıflardaki arkadaşları  ziyarete gitmiştim , geldim ve  etüd başladı . Güzel  güzel ders  çalışırken  zil  çalmaya birkaç  dakika  kala  arkadaşların   palto  fısıldaşmaları   oldu. Gayri ihtiyari sıranın altına baktım ...  bizim paltonun yerinde  yeller esiyor.

             Notlar iyi gelmeye başlayınca , çok çalışınca , sınıftaki  sinemaya giden , az  çalışan    birazda iyi not alanı  kıskanan arkadaşların hedefi  olmuştuk. Kimilerinin işi gücü muziplikti . Bir akşam  yemek  masassında   yemeğe  tuz  atmak için kapışılırken piyango  bana isabet  etmişti  ve kapağı kasıtılı yarı açık bırakan canı sağolası arkadaşların kurbanı  olmuş   güzelm  yemeğim  tuza  bulanmış  aç   kalmammak için cebimdeki 50  kuruşun 25 ini  Hasan  abinin  bayat simidine  25  kuruşunu da  bir bardak çaya vermiştim. elde var sıfır idi. Arkadaşlar çok  sevinmişlerdi herhalde.

           Yerinde  yeller  esiyor , diye bitirmiştim önceki  parağrafı. Benim kimseye  zararım yoktu ki  , kimseyle  de uğraşmazdım .Kendi  geleceğimi kurmanın peşindeydim.Daha bir iki  defa  giymediğim palto  yok olmuştu. Anlamlı  anlamlı bakarak fısıldaşmalardan , muzip gurubunun  bir oyun  oynadığını anladım Ara  teneffüs bitmişti. Etüde  başlama zili çaldı ve    ben kürsüye yöneldim  sınıftaki arkadaşlara paltomun sınıfta kaybolduğunu , bulmalarını ve bana  lütfen geri vermelerini  lisan-ı münasiple  söyledim se  de tahmin ettiğim  kişiler  dalga  geçmeye devam ettiler. Daha  15  yaşında bir  çocuk, gurbete  çıkmışız  , anamız babamız  öğretmenlerimiz. Kardeşlerimiz  bizi  ezmeye çalışıyor. Ne  kadar  zoruma gitmişti , hazmedememiştim, 

               O akşam (1968  yılı ) okulumuzun ve etüdlerin nöbetçisi Psikoloji  öğretmenikmiz Veli YALÇIN Bey  idi. Okuldaki tüm öğrenciler  onu severdi , Baba  adamdı, güvenilir insandı ,İnsan psikolojisinden iyi anlardı   tam  bir  eğitimci idi, İnsana değer verir  ve  dinlerdi, Baştan  savmazdı,42  yıl  önce çocuk beynimizde  böyle yer etmişti. Sınıf  başkanı  Etüd  başlarken  koridoru kontrol ediyordu. Daha Veli Bey  hocamız gelmeden Veli  Bey geliyor  deyince ,  o  Dünyalar  tatlısı   öğretmene ayıp olmasın diye herkes  suspus ders çalışmaya koyulurdu  Hocamız geldiğinde  beğenilen sınıf  olmak isterdik. O zaman aklıma iyi bir  fikir geldi. Sessiz  sınıfın sükunetini bozmayacak şekilde ,  duyulacak biçimde ,paltomu kayıplara karıştıranlar bulup getirmezlerse  VeliBey hocamıza gidip söyleyeceğim Dedim. Bazılarında şafak  attığını  gördüm .       

                   Söylemediler. Bunun  üzerine   çıktım  koridora , Tüm  Heybetiyle  görünen Veli Bey  Hocamızın  adaletine, anlayışına sığınarak   durumu anlattım .Beni dinledi, anlayış  gösterdi , benimle üzüldü ve  sınıfa  gelip dedi ki : Arkadaşınızın PALTOSU  kayıp ,ben kendisini  dinledim .  Arkadaşınız   5 dakikka sonra  sınıfa  gelecek . Ben de  10  dakikka sonra  geleceğim. Geldiğimde bu  palto bulunmuş  olacak  dedi ve    Sınıftan çıktı . Tabii  ben de peşinden çıktım .

                5 dakika sonra sınıfa  girdiğmde sınıf  başkanı "  paltonu öğretmen  massının  gözüne koymuşsun al " dedi  . Masanın çekmecesini çektiğimde   birkaç defa  ancak giyebildiğim  palto   bembeyaz  tebeşirlere  bulanmış  giyilemeyecek hale gelmişti. Hayatımızın baharında  ilk defa   giydiğimiz Palto , devletin  sıcak  Paltosu , soğuk  bir  şakaya kurban  gitmişti ..de , iş henüz  bitmemişti.10 dakikka  geçmişti ki VeliBey hocamız  kapıda göründü . Bulundu  mu  Palto  Diye sordu . Başkan  evet dedi.  Ben de  çaresiz  evet dedim . İşte o  yaşadığım olay ve  Sevgili Veli  Bey Hocamızın Sevecen  , Anlayışlı  , disiplinli  ve karalı tutumu  , haksızlığın  karşısında   durması, insana değer  vermesi  onun  mükemmel öğretmenliği  yanında Sağlam  Karakterini de  örnek aldırdı. Öğretmenlik  Hayatım  boyunca ışık  tuttu.Çocuk  kalbinde  dünya  kadar  yer tuttu. Minnettarım. Palto gitmişti  ama ,yeni şakaların yolu da kapanmıştı.

            Ne zaman kış  gelse, palto giysem, zay edilen giysimi ,  o muzip  arkadaşarı  ve  eğitimin Ulu  Çınarı , İnsanlık  abidesi VELİ  YALÇIN Bey öğretmenimi  hatırlarım. Saygılarımla  Necati ALTUN-Emekli Öğretmen -İZMİR

                              Necati Altun 1967 mezunu.

Veli Yalçın Öğretmenin  sayfası için tıklayın:

Necati Altun sayfası için tıklayın:

 

Yorumlar  

 
0 #5 Elif Altun 23-11-2010 10:13
sonunda okuyabildim baba güzel bir anı gerçekten..şu bir gerçek ki insan ne kadar zorlukla karşılaşıyorsa o kadar mücadeleci olup güçleniyor. kaybedilenler birer kazanım oluyor sonunda. tebrikler.. :-)
Alıntı
 
 
0 #4 SEÇİL ŞENGÖZ 17-11-2010 21:45
Amcacığım gerçekten çok güzel yazmışsın,duygu yüklü,hüzünlü...Öğretmenlik ve Avukatlık mesleklerinin yanına bir de Yazarlık ekleyeceksin gibi görünüyor...
Alıntı
 
 
0 #3 Ali İhsan Asıhan 04-11-2010 13:36
Ali İhsan Asıhan,
Sevgili Necati Altun, Eline, diline, yüreğine sağlık. Ben Veli Öğretmeni tanımıyorum. 1966 mezunuyum. Veli Bey Öğretmenimizi de, seni de, sayende tanıdım... Yazmış olduğun bu güzel anı, ki; benim için bir öykü. Beni hüngür hüngür ağlattı... Bu güzel anınla her ikinizi de, hatta sana bu tuzağı kuranları da tanımış oldum... Bilirsin onlar hep vardır... Olur... İyiler ve çalışkanları horlar onlar. Çoğu zaman, bedensel olarak da güçlüdürler. Onlara dayanabilmek için, adaletli, halden anlar, dert dinler, güvenilir bir desteğe ihtiyacı vardır...
...

Hani bir Atasözümüz vardır.

" Canım kurban olsun kıymet bilene..."

Benim de canım kurban olsun Veli Yalçın, Fikret Çapar gibi öğretmenlere... Sivas Öğretmen Okulu ve onun SAYGIDEĞER KADROSU, kadrini bilenler için, birçok Ünviresite değerinde idi. Okulumuz bizler için, Ana kucağı kadar sıcak, özverili, güvenli, ve sadece veren, bağrına basan, Baba ocağı kadar vefalı, kendimizin idi. Yoksul, ama çalışkan ve namuslu halk çocuklarınnın yuvası idi. Yuvamızdı...

Bu siteyi kuran, Nebahat Yalçın (Bayram) öğretmenimiz;

" Bu site hepimizin "

diyor. sağlık-mutluluk ve neşe içinde çok yaşasın... Sağolsun. Bir de burada teşekkür ediyorum kendisine... İyi ki böyle bir hizmeti düşünmüş. Bizleri biraraya getirdi...
getiriyor... Kabakyazısı'nın havasından olsa gerek... Selam olsun, Kabakyazısı'nda bir okulda gördüğü güzel hizmetleri tekrar hizmete dönüştürenlere... Bin selam...
Sevgili Necati Altun,
Böylesi güzel, duyguyüklü, sıcacık anılarını sitemizde hepimizle paylaşmanı rica ediyorum...
Sağolasın, var olasın, Çok ama, çoook yaşayasın. Selamlarımı iletiyor, Sevgiyle öpüyorum.

Malumun, Sivas Öğretmen Okulun'da da aldığımız terbiye gereği, bizden bir sınıf ileride olan kızlara Abla, erkeklere de Abi derdik...
Bu güzel gelenek, o terbiyeyi edinen ve benimsiyenlerde devem etmekte... Küçük sınıflardakiler , yaşları büyük bile olsalar küçük, büyük sınıflardakiler de büyüktü.

Ali İhsan Asıhan, 1966 Mezunu
04.11.2010 İzmir - Dikili

Tel: 0507. 991 57 74
0232. 671 93 78
Alıntı
 
 
0 #2 Nebahat Yalçın (Bayram) 25-09-2010 15:06
Sayın web danışmanım: Aytuğ bey, sen kişileri tanımadığın halde, duygulanarak okudun. Veli Yalçın öğretmen benim hem öğretmenim, hemde dayım. Okurken benim halimi, gözyaşlarımı tahmin etmek zor değil. Necati Altun arkadaşımız, bu anısını ve duygularını bizimle paylaştığı için kendisine teşekkür ederim. Yüreğine sağlık.
Alıntı
 
 
0 #1 Aytuğ Akar 24-09-2010 23:09
Çok güzel bir anı paylaşılmış. Her neden; biraz duygulanarak ama tebessümle okudum.

Teşekkürler.
Alıntı
 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile